Yalnızlık Duvarı
 

Yalnızlık Duvarı

O, giderek yaygınlaşan bir yaşantı olmasına karşın üzerine konuşmaktan utandığımız duygulardan biri: Yalnız Hissetmek!

Yalnızlık duygusu, yaşamınızın hangi döneminde, nasıl ve ne kadar süre ile deneyimlediğinize bağlı olarak hayatınızı etkiler. Yalnız hissettiğinizde neler yaparsınız? O duygunun içine mi gömülürsünüz, çıkışa doğru mu koşarsınız bu labirentte? Sizin için yalnızlık nasıldır


O, giderek yaygınlaşan bir yaşantı olmasına karşın üzerine konuşmaktan utandığımız duygulardan biri: Yalnız Hissetmek!

Yalnızlık duygusu, yaşamınızın hangi döneminde, nasıl ve ne kadar süre ile deneyimlediğinize bağlı olarak hayatınızı etkiler.

Yalnız hissettiğinizde neler yaparsınız? O duygunun içine mi gömülürsünüz, çıkışa doğru mu koşarsınız bu labirentte? Sizin için yalnızlık nasıldır? Siyah mürekkepten bir okyanus mu? Sessizlik, hareketsizlik ve karanlık mı?


Yalnızlık , kişinin kendini bağlandığı değerlerden, kişi, inanç ve ideallerden kopmuş hissetmesi; kendisi ile diğerleri arasındaki köprülerin yıkıldığını, belki hiç var olmadığını düşünmesi olarak kendini hissettirir. Yalnızlık kendini diğerlerinden ayıran duvarların kişiyi yutan, belirsizleştiren engellere dönüşmesidir. Kişi kendini diğerleri ile ilişkilenemez konumda bulur. Var olan sosyal ilişkileri bozulur. Aralarındaki ilişkiye rağmen, yalnız hissetmenin mi sosyal ilişkileri bozduğu yoksa sosyal olarak geri çekilmenin mi yalnızlık duygusunu tetiklediği konusunda, hangisinin daha önce başladığını söylemek güçtür. Yalnız hissetmek, duygusal bir yalıtılmışlığı içinde taşıdığı için insanın çevresinden duyusal olarak yalıtıldığı, insanın tekil varlığının kendisine karşı bir silah olarak kullanıldığı durumlar olan izolasyon ve tecrit yaşantılarını akla getirir; cezaevleri. Yalnız insan kendini diğerlerinden ayrıksı, insanlığın ortak kültür mirasının sağlam toprağından kopmuş duyumsar. Zamanla sosyal etkileşimin azalması ve tamamen yok olması ise kişiyi kendi zihnine hapseder.

Bir bebeğin temel fiziksel ve ruhsal bakımını verenden ayrılığı ve yerine geçen sürekli bir duygusal bağın olmaması ölümle sonuçlanabilirken; yalnızlığı ileri yaşlarında deneyimleyen çocuk ya da yetişkinlerin yaşamında yeterli baş etme yolları gelişmediğinde kişinin bir tür kendi içinde kaybolmuş hissettiği gözlenir; birer yol işareti olan diğerlerinin varlığı olmaksızın kişi kendini kaybolmuş duyumsar. Elbette yetişkin insan ruhsallığı baş etme kapasitesi bakımından bir çocuk ile karşılaştırıldığında çok daha hazırlıklıdır. Davranış ve duygu repertuarında biriktirdikleri yeniden çevresindeki insanlar ve kendisi ile ilişkisini iyileştirmesine yardımcı olur. Bir çocuk ise bu konuda duygularını ve içinde bulunduğu durumu anlamak/anlatmak ve uygun bir çözüm üretmek bakımından yeterince gelişmemiştir. Burada çocuğun hayatına rehber olan ebeveyn ve yetişkinlere çok iş düşer. Onun yalnızlığını görmek, bununla başa çıkma yollarını anlamak, işlevsel olanları desteklemek, gelişimini engelleyenleri yeniden yapılandırmak; çocuğun gelişim düzeyine göre bunu oyunlarla ya da kendini ifade etme becerisi gelişmişse iyi bir dinleyici olarak yalnızca orada olarak yapmak mümkündür. Yetişkinler olarak unutulan şey çocuğun gözüyle ebeveynin konumudur; ebeveyn, çocuk için kendisinin temsilidir. Yetersizlik duygusu veya başka nedenlerle çocuğun hayatından çekilen ebeveyn geriye bir boşluk bırakır. Oysa onaylayan, sevecen varlığı ve çocuğun taşımakta güçlük duyduğu duygularını anlayan kişi olarak temel iyileştiricidir.

Küçük Prens’in hikayesinde tilki ile karşılaşmalarını ve Küçük Prens’in onu nasıl evcilleştirdiğini okuruz. Tilki evcil olmayı “bağ kurmak olarak” açıklar. Belki bu bağlamda “diğerinin varlığında insan ilk olarak kendini evcilleştirir” demek mümkündür. Yalnızlık duygusu ise bu bağların tahribatı olarak düşünüldüğünde; kişinin “anlaşılmıyorum, sevilmiyorum, kabul görmüyorum” düşünceleri ile beraber kendisi tarafından kendi varlığına karşı yıkıcı olabilecek bir tutum ile iç içe geçmiş görünür. Kişinin duyumsamadığı kendi öz varlığıdır, yalnızlık. Bebeğin ağızındaki boşluk, memenin yokluğu; çocuğun/yetişkinin zihninde söylenmemiş yatıştırıcı bir söz gibidir, yalnızlık.

Yaşama verilen anlamın yitirilmesi ve hayatla bağların zayıflaması yalnızlık duygusunun eşlikçileridir. Insanın ilk reflekslerinden biri kendisine uzatılan ele sıkıca tutunmasıdır. Yalnız’ın kaybettiği tam da budur, uzun süren yoksunluğunda uzanan elin güvenliğinden şüphe duyar. Dünya ile arasında oluşan duvar koruyucu olmaktan çok Kalimero’nun “ama bu haksızlık” diye yakındığı ve sürekli çarptığı ilişkileridir.

Yalnız’ı ne iyileştirir?

Yalnızlığın tek dışavurumu keder değil çoğu zaman öfkedir. Insan kendi yalnızlığı içinde acılaşır, sevilemez ve sevemez hisseder kendini, böylece diğerlerinin kendisine olan sevgisinden şüphe duyar. Insan ancak kendini ilişkilerin içinde var edebilir, orada yaralanır orada iyileşir. Hayatın sunduğu olasılıkların sonsuzluğu içinde yeterli, güvenli ve doyurucu olanı seçmek, en başta yalnızlık duyan kişinin kendisiyle kurduğu bağı iyileştirmesi bakımından önemli görünür.

Yalnızlık konusunda yapılmış önemli bir araştırmanın (The Anatomy Of Loneliness ) çıktılarından akılda tutmakta yarar gördüğüm, yalnızlık duygusunu ve olumsuz etkilerini hafifletecek bir kaç öneri:

1- Zamanın nasıl akıp gittiğini farketmediğiniz işlerle uğraşın; bu yeni bir şey öğrenmek, eski bir uğraş ya da hobileriniz hatta sevdiğiniz bir işiniz varsa çalışmak bile olabilir.

2- Yeni sosyal bağlar kurmak için harekete geçin: Sosyal aktivitelere, yeni bir beceri edinebileceğiniz kurs programlarına katılmak gibi.

3- Kaygı verici durumlar karşısında kullanacağınız yeni stratejiler geliştirmek: duyguların ne kadar zorlayıcı olurlarsa olsunlar geçeceğini kendinize hatırlatmak.

4- Tanımadığınız kişilerle kısa gündelik sohbetler etmek: burda amaç derin dostluklar kurmak değil sadece yalnızlık duvarında bir oyuk oluşturmak.

5- Arkadaşlarınız ya da ailenizle duygularınızı paylaşmak: uzun süre yalnızlık duyanlar için uygulanması zor olmakla birlikte konuştuğunuzda insanların ilgisi beklediğinizden daha olumlu olacak.

6- Yeni tanıştığınız insanların iyi özelliklerine odaklanın: bu güven duygunuzu onarmanıza yardımcı olacak.

7- Yalnızlık duygunuz üzerine düşünmek için zaman ayırın: nasıl bir yalnızlık duyduğunuzu anlamak durumu tersine çevirmenize ve kendi çözüm yolunuzu bulmanıza yardım eder.

8- Duygunuzu kabullenerek geçmesini bekleyin: çoğu kişi için pek çok duygu gibi yalnızlık duygusu da geçicidir. Duygunuzu kabullenmek üzerinizdeki olumsuz etkilerini de azaltacak.

9- Red edilmekten korkmadan insanları birlikte yapacağınız etkinliklere davet edin: Hayır cevabını aldığınızda bunu sizden kaçtıklarına yormadan kabul edin.



Etiketler
Bir yorum yaz

İlgili Bloglar

Türkçe Terapi Garanti

100%

Memnuniyet Garantisi

Terapinin başarıyla tamamlayana kadar Türkçe Terapi ödemeleriniz bizimle güvende.