Öz-Duyarlık: Kişinin Kendine Ebeveyn Olması
 

Öz-Duyarlık: Kişinin Kendine Ebeveyn Olması

Endişe gittikçe büyüyen ısrarcı bir kaygıya dönüştüğünde, özellikle hayata karşı baskın duygusal yanıtı kaygı olanlarda, bir tür dehşet duygusunu harekete geçirir. Bu dehşeti anlamamızı sağlayacak en iyi imge, yanından ayrılan ebeveyninin yokluğunu fark edip feryat figan ağlayan bebeğin yüzüdür.


Yetişkinlerde stres yaşantılarının uzun süreli psikolojik etkileri incelendiğinde ise, kişinin strese karşı kırılganlaştığı ve hayati olmayan stresörlere karşı depresif ya da kaygılı tepkiler verdiği görülür. Gündelik sorunlar ya da yaşamsal krizler karşısında kendini sakinleştiremeyen, yeniden akla ve mantığa çağıramayan yetişkin, ebeveyninden ayrılan bebeğe ruhsal olarak benzerlik gösterir, dehşet içindedir.

Dikkatinizi insan yavrusu olarak hassas ve kırılgan göründüğümüz bu yerden psikolojik sağlığımız üzerinde önemli düzeyde koruyucu ve iyileştirici etkisi olan öz-duyarlık kavramına çekmek istiyorum.

Öz-duyarlık, bireyin acı ve sıkıntı çekmesine neden olan duygularına açık olması, kendine özenli ve sevecen tutumlarla yaklaşması, yetersizlik ve başarısızlıklarına karşı anlayışlı olması ve yaşadığı olumsuz deneyimleri insan yaşamının doğal bir süreci olarak kabul etmesi şeklinde tanımlanır.1-7 Eleştirel ve yargılayıcı olmaktansa kişinin kendine yönelik koruyucu davranışlarını içerir; kendine karşı anlayış gösterme, hataları kabullenme ve kendini affedebilme. Bunları en çok yakınlarımıza; fiziksel ve duygusal bakıma ihtiyacı olan çocuklarımıza, zor günler geçiren bir arkadaşımıza, eşimize – dostumuza karşı gösteriyoruz.

Peki ya bu gönül zenginliğinden kendi payımıza ne düşüyor?

Öz-duyarlık kazanmak yeterli ebeveyn davranışlarıyla, bebeğin ihtiyaçlarının yeterince ve zamanında sağlanması; bebeğin bakım verenle güvenli bir bağlanma süreci geçirmesiyle açıklanıyor olsa da pek çok çalışma öz duyarlık davranışlarını öğrenilebilir bir beceri olarak görür ve psikoterapi sürecine bu eğitimi dahil eder.3,4,6

Bu kavram pozitif psikolojinin teori ve pratiğinde yer alırken, psikoterapinin de temel işlevlerinden birini, kişinin kendi ebeveyni olmasının fiziksel ve psikolojik sağlığı koruyucu etkisini yeniden bize hatırlatır. Psikoterapide açık bir hedef olarak konuşulmasa da üzerinde anlaşmaya varılmış temel amaçlardan biri kişinin “kendi ebeveyni” olabilmesidir.

Öz duyarlığın alt boyutları öz-sevecenlik (self-kindness), ortak paydaşım (common humanity) ve bilinçli farkındalık (mindfulness)’tır.  

Öz-sevecenlik (self-kindness)

Öz-duyarlık ile şefkat arasındaki yakın bağın altını çizmek gerekir. Şefkat diğerine acıyarak yaklaşma, acısını anlama olarak tanımlanmaktadır. Öz duyarlık tam da böyle bir anlayış ve merhametle kendine yönelme durumudur. Kendi iyilik halini koruma, sürdürme ya da yeniden kazanmaya ilişkin tutum ve davranışları içerir. Kişinin yaşadığı problemler karşısında kendine karşı sevecenliği, eleştirel olmaktan çok destekleyici tutumu; hataların, başarısızlığın kabulü; yapabileceklerinin sınırını bilmenin ve bununla birlikte  kendine hoş görülü olmanın iyileştiriciliğinden söz eder. Kendine karşı yıkıcı olan davranışın, kendini feda etmenin karşısında durur ve kendi olmanın değerine işaret eder.

Ortak Paydaşım (Common Humanity)

Diğerleriyle birlikte bir bütünün parçası olduğunu ve yaşadıklarının tüm insanlığın ortak deneyimi olduğunu söyler; böylece kişiyi yalıtılmışlık ve izolasyondan korur. “Her şey neden benim başıma geliyor?” gibi sağlıklı olmayan düşünce örüntülerinin önüne geçer. Kişinin kendini sorunların merkezinde görmektense yaşadıklarını insanlığın ortak deneyimlerinin bir parçası olduğunu kabullenmesi iyileşme sürecini olumlu yönde etkiler.

Bilişsel Farkındalık (Mindfulness)

Bilişsel farkındalık, bireyin yaşamın en sıkıntılı ve üzücü duygularını kabul etmesine yardımcı olan ancak bu duygular tarafından sürüklenmesine izin vermeyen bir farkındalıktır.1,2,4 Yaşadığı duygu ve durumlara karşı kabul edici bir tutum geliştirerek kişinin anda kalması anlamını taşır.

Yoğun kaygı ve depresif duyguların altında yaşam doyumunu ve işlevselliğini yitiren birey için geleceğin kesin olarak kestirilemez oluşu dayanılmazdır; atacağı her adımın sonuçlarından emin olmak isteyen kişi sonunda kendini, felaket senaryoları, geleceğe ilişkin umutsuzluk, değer ve anlam yitimi içinde; geçmiş ve gelecek zamanın dişlileri arasına sıkışmış bulur. Kaygı bozukluğu olanların içinde bulundukları durumu çoğu kez “sıkışmışlık”, “felç olmak” gibi sözlerle anlatması tesadüf değildir.

Belirsizliğe karşı tahammülü artırmak, yaşamda kontrol edilebilir olanlara odaklanmak, sınırları tanımak ve kabullenmek kimine göre bir tür “azizlik” mertebesidir. Oysa çevremize dikkatlice baktığımızda yaşamı bu gönlü genişlikle içine sığdıran insanlar vardır. İnsan deneyimi değişime açık, esnek yapısını sürdürdükçe kişi dayanıklılık kazanır. Kırıldığı yerden eskiden olduğu kadar “sağlıklı” çıkabilir.

Kaynaklar

  1. Akın, Ü., Akın, A., Abacı R. (2007) Öz-Duyarlık Ölçeğinin Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması. Hacettepe Eğitim Fakültesi Dergisi, 33: 01.10 (2007)
  2. Korkmaz, B. (2018).Öz-Duyarlık: Psikolojik Belirtiler ile İlişkisi ve Psikoterapide Kullanımı, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry 2018; 10(1):40-58 doi: 10.18863/pgy.336489
  3. Raes, F. (2010). Rumination and worry as mediators of the relationship between self-compassion and depression and anxiety. Personality and Individual Differences, 48(6), 757–761. doi:10.1016/j.paid.2010.01.023
  4. NEFF, K. (2003). Self-Compassion: An Alternative Conceptualization of a Healthy Attitude Toward Oneself. Self and Identity, 2(2), 85–101. doi:10.1080/15298860309032
  5. Herzog, B. (2018). Kohut’s Reluctance to Pathologize: Replacing Objective Authority With Innovative Compassion. Psychoanalysis, Self and Context, 13(2), 99–118. doi:10.1080/24720038.2018.1427965
  6. Shapira, L. B., & Mongrain, M. (2010). The benefits of self-compassion and optimism exercises for individuals vulnerable to depression. The Journal of Positive Psychology, 5(5), 377–389. doi:10.1080/17439760.2010.516763
  7. Stolow, D., Zuroff, D. C., Young, J. F., Karlin, R. A., & Abela, J. R. Z. (2016). A Prospective Examination of Self-Compassion as a Predictor of Depressive Symptoms in Children and Adolescents. Journal of Social and Clinical Psychology, 35(1), 1–20. doi:10.1521/jscp.2016.35.1.1

Etiketler
Bir yorum yaz

İlgili Bloglar

Türkçe Terapi Garanti

100%

Memnuniyet Garantisi

Terapinin başarıyla tamamlayana kadar Türkçe Terapi ödemeleriniz bizimle güvende.