Bilinçdışımızın Başlıca Özellikleri - Türkçe Terapi
 

Bilinçdışımızın Başlıca Özellikleri

Siz, bilinçdışını bilince dönüştürene kadar, o sizin hayatınızı yönetecek ve siz buna kader diyeceksiniz.

Carl Gustav Jung


Kökenini Sigmund Freud’un Psikanalitik kuramından alan bilinçdışı kavramı, içeriğinde barındırdığı birçok gizemle psikoloji dünyasının halen keşfetmeye çalıştığı bir olgu niteliği taşımaktadır. Ancak geçmişten günümüze kadar bilinçdışıyla ilgili yapılan çeşitli araştırmalar ve gözlemler neticesinde bilinçdışının belli özellikleri ve çalışma prensipleri tespit edilmiş bir durumdadır. Bunlar şu şekildedir:

  1. Bilinçdışımız yaşamımızı devam ettirebilmemiz için gereksinim duyduğumuz otonom sistemimizin -nefes alış verişi, sindirim, kan dolaşımı gibi, terleme- kontrolünü de sağlamaktadır.
  2. Gün içerisinde bilinçli olarak fark ettiğimiz duygu ve düşüncenin çok daha fazlası bilinçdışı zihnimizden geçmektedir ve bunlar -biz çoğu zaman fark etmesek de- kararlarımızı, davranışlarımızı, diğer insanlarla olan iletişimimizi doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemektedir.
  3. Bilinçdışımız, yüzleşmekten kaçındığımız geçmiş travmalarımızı, korkularımızı, kendimize bile itiraf etmekte zorlandığımız kimi duygularımızı barındırmaktadır. Bu bağlamda psikologların en çok ilgilendiği alanların başında da bu bilinçdışı alan gelmektedir; zira bilinçdışına itilmiş tüm bu olumsuz unsurlar, belirli bir çatışmaya oluşturmakta ve bu çatışmalar çözümlenmediği takdirde bilince bir takım psikolojik bozukluklar olarak yansımaktadır. Nitekim günümüzde birçok insanın mustarip olduğu ‘panik atak’, ‘kaygı bozukluğu’, ‘obsesif kompulsif bozukluk -takıntılar’ gibi psikolojik sorunların kökeninde çözümlenmemiş bilinçdışı çatışmalar ve duygular yer almaktadır.
  4. Bizi biz yapabilecek birçok becerimiz ve yeteneğimiz de keşfedilmeyi bekleyen bir potansiyel olarak bilinçdışımızda bulunmaktadır.
  5. Bilinçdışımızda bizi bizden daha iyi tanıyan bir ego parçamız da bulunmaktadır. Bu yapının görevi, bilincimize çıktığında bizim ruhsal dengemizi bozabilecek nitelikteki kimi duyguları ya da olayları bizden gizlemektedir. Egomuz, bunu başvurduğu çok çeşitli savunma mekanizmaları ile yapmaktadır. ‘Bastırma’ ve ‘yansıtma’ bu savunma mekanizmalarının en bilinenleridir.
  6. Bilinçdışımız, bizim irademiz dışında işlev göstererek bizim her anımızı kayıt altına alan ve depolayan bir özellik taşımaktadır.
  7. Bilinçdışımız her an aktif bir haldedir, uykuda ya da baygınlık gibi hallerimizde dahi çalışmaya devam etmektedir.
  8. Bilinçdışımızdaki zaman ve mekân algısı, bilinçli olarak algıladığımız dört boyutlu zaman ve mekân algısından farklılık göstermektedir. Bu yüzden de geçmişte yaşadığımız ancak üzerimizdeki etkisi hala devam eden herhangi bir olay, benzer koşullar oluştuğunda aynı olayı sanki tekrar yaşıyormuşuz gibi bir his oluşturabilir. Örneğin, büyük bir depremden sağ kurtulmuş bir kişi, kaldığı herhangi bir mekânda en ufak bir gürültü duyduğunda, deprem oluyor algısına kapılarak panikle dışarıya kaçmak isteyebilir.
  9. Bilinçdışımızın kapasitesinin sınırsız olduğu yönünde görüşler bulunmaktadır. Beynimizdeki milyarlarca nöron ve onların kendi aralarında kurdukları çok daha fazla sayıdaki bağlantı miktarı (sinapslar) göz önünde bulundurulduğunda -ki bunlar yalnızca gözlenebilen kısımdır- kapasitesinin sınırlarını kestirebilmek gerçekten çok güç görünmektedir.
  10. Bilinçdışımız, bizi olası tehlikelere karşı uyarmak, korumak, çatışmalarımızı çözmemize rehberlik etmek ya da bizi ruhsal olarak olgunlaştırmak amacıyla bilincimizle iletişime geçmeye çalışmaktadır. Bilinçdışımız bize vermek istediği mesajları doğrudan değil de sembolik bir dil ya da duygularımız aracılığıyla aktarmaya çalışır. Bu bağlamda, rüyalarımızda zaman zaman gördüğümüz, saçma ya da anlamsız olduğunu düşündüğümüz birçok olay, bilinçdışımızın sembolik bir dil kullanarak bizimle iletişime geçme çabası olarak yorumlanabilmektedir.
  11. Ruhsal olarak sağlıklı bir birey olmanın, bakış açımızı genişletmenin, potansiyelimizi hayata geçirmenin yolu mümkün olduğu kadar bilinçdışını bilince çıkartabilmemizden geçmektedir. Bu yüzden birçok dinde, felsefede, öğretide ‘kendini tanımak’ vurgusu yapılmaktadır. Burada kast edilen ‘kendini tanımak’, bilinçdışımızı bilince çıkarabilmek ve yönetebilmek anlamına gelmektedir.*

* Bu yazı Ümit Akçakaya'nın yayımlanan ‘Uyanış- Kişiliğin Gizil Kodları’ adlı kitabından alınmıştır.

Etiketler
Bir yorum yaz