Online Psikoterapi Uygulamaları - 2
 

Online Psikoterapi Uygulamaları - 2

BÖLÜM 4 ONLİNE TERAPİDE TERAPÖTİK İTTİFAK     


Bordin (1979)’e göre terapötik ittifakın oluşmasına katkıda bulunan 3 faktör vardır: bunlar terapist ve danışanın terapi hedefleri ile ilgili fikir birliğinde olması, terapist ile danışanın terapi konuları üzerinde fikir birliğinde olması ve terapist ile danışan arasındaki bağdır. Terapist ve danışan arasındaki bağ, terapistin verdiği güven ve danışanın kişisel korku ve kaygıları ile yüzleşmesine cesaret edebilmesi anlamına gelir.

Terapötik hedefler ve konuların berlenmesi ile ilgili faktörler video konferans ortamından olumsuz olarak etkilenmese de terapötik bağın teknolojik ortamdan olumsuz etkileneceği düşünülebilir (Schopp ve ark., 2000).     Simpson ve Reid, 2014 yılında video konferans yöntemi ile terapide terapötik ittifakın ne ölçüde kurulabildiğini araştıran bir meta analiz çalışması yapmışlardır. Bu meta analizde 7 randomize kontrollü çalışma, 3 randomize olmayan konrtollü çalışma, 5 konrtollü olmayan pilot çalışma, 4 bireysel vaka serisi, 4 bireysel vaka çalışmasından oluşan toplam 23 araştırma incelenmiştir.

Bu araştırmalırn 2 tanesi kalitetif, 21’i ise kantitatif yöntemlerle yapılmıştır. Danışan grupları panik bozukluk, agorafobi, kişilik bozukluğu ve transeksüel uyum süreci, anksiyete ve depresyon, epilepsi hastası ergenler ve aileleri, travmatik beyin hasarı olan çocuklar ve aileleri, duygu durum ve psikotik bozukluğu olan tutuklular, obsesif kompulsif bozukluğu, sosyal anksiyetesi, travma sonrası stres bozukluğu, yeme bozukluğu olan yetişkinlerdir. Araştırmaların çoğunluğu (18) yetişkinlerle bireysel terapi şeklinde yürütülmüş iken küçük bir kısmı çift veya aile terapisi şeklinde yürütülmüştir.

Yine araştırmaların büyük kısmında kullanılan terapi modeli Bilişsel Davranışçı Terapi ya da benzeri kısa süreli çözüm odaklı yaklaşımlar şeklindedir. Video konferanslar için kullanılan araçlar ise Skype, Ichat ve diğer video konferans kanallarıdır.     Tanı gruplarının, kullanılan teknolojilerin ve terapi modellerinin farklı olmasına rağmen 22 araştırmadaki terapötik ittifak puanları hem terapistler hem de danışanlar açısından şaşırtıcı bir biçimde homejen ve orta düzey terapötik ittifak ile güçlü terapötik ittifak şeklindedir. Bazı danışanlar yüz yüze görüşmeden ziyade terapi için internet temelli teknolojileri kullanmayı tercih ettiklerini belirtmişlerdir. (Simpson, Bell ve Mitchell, 2005; Simpson, Deans ve Brebner, 2001; Dunstan ve Tooth, 2012).

Meta analizde incelenen araştırmalardan 15 tanesi yüksek terapötik ittifak raporlarken, epilepsi hastası çocukların aileleri ile ilgili çalışma ve öfke yönetimi grup terapisi ile ilgili çalışmalarda katılımcılar yüz yüze görüşmede daha yüksek düzeyde terapötik ittifak kurulduğunu belirtmişlerdir. Video konferans yöntemi grup terapilerinde grup dinamiklerini yönetmek ve söz alma sırasını yönetebilmek açısından dez avantajlı olduğundan yüz yüze görüşmenin grup terapileri için daha elverişli olduğu söylenebilir.  

Çalışmaların küçük bir bölümü (5) özelikle terapötik bağa odaklanmış ve terapötik bağ analiz edilmiştir. Bu çalışmaların tümü de terapinin ilk seanslarından itibaren yüksek seviyede terapötik bağın kurulabildiğini göstermektedir (Bouchard, Paquin ve Payeur, 2004). Genel olarak, araştırmalardan elde edilen puanlamalara dayanarak video konferans yöntemiyle yapılan seanslarda da sıcaklığın, derin duygu seviyelerinin ve bağlanmanın terapist ve danışan arasında aktarımının mümkün olduğu yönündedir.     Terapötik ittifakın geliştirilebilmesi açısından “orada olmak” kavramının belirleyici bir faktör olduğu görülmüş ve video konferanslar sırasında teknoloji faktörünün dikkat dağıtan bir etken olmadığını, “orada olmak” durumunun bozulmadığını belirtmişlerdir (Goetter, Herbert ve Forman, 2013).

Bazı araştırmalara göre ise video konferans yapmak konuşma sırasının daha dikkatli gözetilmesi, sosyal ve duygusal mesajlara daha fazla dikkat edilmesi vesilesiyle etkileşimi yavaşlatmakta ve bu da güç dengesinin terapist ve danışan arasında eşit bir biçimde dağılmasını sağlamaktadır (Simpson, Bell, Knox, ve Mitchell, 2005).     Meta analizde incelenen iki araştırmaya göre ise teknoloji kullanımı danışanın utangaçlığını ve dikkatini kendine verip rahat edememesi durumlarını azaltıp terapi üzerinde kontrol gücü oluşturacak kadar alan yaratarak problemlerini daha açık bir biçimde ifade edebilmelerini kolaylaştırmaktadır (Simpson ve Slowey, 2011).

Diğer taraftan video konferans yöntemi bazı insanlar açısından iletişimin önünde bariyer de oluşturabilir ve bazı kişiler teknolojiye uyum sağlamak konusunda sıkıntı yaşayabilir ve yardıma ihtiyaç duyabilirler. Tecrübeyle birlikte hem terapistler hem de danışanlar teknolojiye daha fazla uyum sağlayarak online iletişimi güçlendirebilir ve terapötik ittifakın gelişimine katkıda bulunabilirler. Yüz yüze seanslarda terapötik ittifakın araştırıldığı çalışmalar terapistin endişesinin ve reaktifliğinin terapötik ittifakın gelişmesini zorlaştırdığını ortaya koymuştur (Ackerman ve Hilsenroth, 2001).     Telepsikolojinin etkisi ile ilgili desteksiz ön yargıların etkisini azaltmak için psikoterapistlerin güncel süreçleri ve online terapi modelleri ile ilgili destekleyici kanıtları takip etmeye teşvik edilmeleri gerekir.

Bu da terapsitlerin terapötik stillerinin ve davranışlarının farklı hasta gruplarında terapötik ittifakı farklı biçimlerde etkileyebileceğine dair içgörü ve farkındalık kazandırılması ile mümkün olabilir (Ackerman ve Hilsenroth, 2003; Constantino, Castonguay ve Schut, 2002). Eğitimler, terapistlere her an farkındalığı uyanık tutmayı geliştirme, kendi tepkileri ve video konferans sırasındaki terapötik sürece dair farkındalık kazandırmaya odaklanabilir. Ayrıca terapisler “ilişkisel duyarlılık” eğitimlerinden de fayda görebilecekleri gibi bu sayede terapötik kesintileri fark edip çözümleyebilirler ve böylelikle online terapide gelişim ve dönüşüm için kritik fırsatları değerlendirmeyi ve yönetmeyi başarabilirler (Barrett-Lennard, 1981).    

Klinisyenler açısından terapötik ittifakı ve danışanın online terapi deneyimlerini rutin olarak ölçmek terapötik kopuklukları fark edip önlemek ve zamansız terminasyonların önüne geçmek açısından faydalı olacaktır (Norcross ve Lambert, 2011). Ayrıca video konferans yöntemi ile terapiden daha fazla verim alma ihtimali olan tanı gruplarının olabileceğini ve bunların hangi gruplar olduğunun da araştırılması gerekir. Paranoid ve kaçıngan kişiler ya da güven duymakta zorlanan danışanlar ise izlenme ve kayıt altına alınma kaygıları sebebiyle bu yöntemden verim alamayabilirler (Simpson, Bell, Knox, ve Mitchell, 2005).     Başkalarına güven duymakta zorlanan ve düşük öz güvene sahip danışanların ise video konferanslar sırasında kaygıları artabilir ve yine verim alamayabilirler. 

Çocuklukta kötü muamele görmüş ve katı bir kişilik yapısı geliştirmiş, disosiyasyon semptomları bulunan 2 hasta ile video konferans yöntemi ile çalışmanın zor olduğu deneyimlenmiştir (Richardson, 2011). Bu danışanlar ilişkilerinde yaklaşma kaçınma paterni sergiledikleri, duygu düzensizlikleri yaşadıkları için sadece video konferans ile çalışmanın zorlayıcı olabileceği tahimin edilmektedir. Bunun yerine daha çok desteklendikleri ve stabil ilişkinin vurgulandığı yüzyüze görüşme ile video konferansların kombine edilebileceği düşünülmektedir. Diğer taraftan, bazı danışanlar video konferans yönteminden; yüz yüze terapiye göre daha çok fayda görebilmektedir. Bu danışan grubu yüksek düzeyde utanç deneyimleyen, bedensel ve kişisel farkındalığı aşırı uyanık ve yüksek kontrol ihtiyacı olan kişiler olabilir (Simpson, Bell, Knox, ve Mitchell, 2005).

 Birçok vaka için danışanın karakteristik özellikleri, çalışmak istedikleri problemin türü, kişilik yapısı ve teknoloji ile uyum düzeyi gibi etkenleri göz önüne alarak yüz yüze mi online mı çalışmaktan daha çok fayda göreceklerine karar vermek mümkün olsa da ruh sağlığı hizmetlerinden uzakta, taşrada yaşayan insanlar açısından bazen tek çözüm online terapi olmaktadır (Day ve Schneider, 2001). Bu tür durumlar için ise terapötik ittifakı güçlendiren, danışanın online terapiden verim almasını arttıran faktörlerin detaylı incelenmesi ve danışanla terapist arasındaki güven ilişkisinin güçlendirilmesi yönünde yeni uygulamalar geliştirilmesi gerekir.

Araştırmaların neticeleri düşük bant genişliği, düşük ses ve görüntü kalitelerine rağmen bile danışanlar ve terapistler arasında yüksek terapötik ittifak oluşabildiği yönündedir. Genel olarak danışanlar en az yüz yüze terapideki kadar yüksek terapötik ittifak puanlaması yapmışlardır. Terapistlerin terapötik ittifak puanlamaları da genel olarak yüksek olmakla birlikte terapi sürecinde ilerledikçe artış göstermiştir. Video konferans kullanan terapistlerin süreç içersinde bu kanal üzerinden aktif bir biçimde empati ve sıcaklık gösterebilmeye uyum sağladıkları gözlemlenmiştir. Bunun yanı sıra terapistler danışanlarına da fazla soru sorarak konunun anlaşılmasını sağlamakta ve yüz ifadeleri ve beden duruşlarının anlamı ile ilgili daha fazla bilgi almışlardır (Simpson ve Reid, 2014).    

Klinik sonuçları olumlu yönde etkileyen etmenlerden biri de video konferanslar öncesi terapistlerin hazırlık yapmak için daha fazla zaman ayırabilmiş olması olabilir. Danışanların yorumları ise kişisel alanın daha fazla olması ve süreç üzerinde daha fazla kontrol sahibi hissetmeleri terapötik ittifakı arttırmış olabileceği yönündedir. Video konferans şeklinde yapılan terapide danışanların yüz yüze seasnlara göre daha aktif oldukları yönünde araştırmalar mevcuttur. Bu da beraberinde süreci sahiplenme ve terapötik ilişkide daha fazla sorumluluk almayı getirirken duygularını ve problemlerini daha fazla açıp onları konuşmayı daha güvenli bulmalarına imkân tanımıştır. Görünüşe göre terapistler danışanlarının ihtiyaçlarını ve karakteristik özelliklerini gözlemleyip yaklaşımlarını danışanlarına uygun hale getirdikçe terapötik ittifak güçlenmektedir. Bu da bizi telepsikolojinin uygulanması ve eğitimi ile ilgili daha fazla araştırma yapmaya, coğrafi olarak dez avantajlı bölgelerdeki insanların terapi ile buluşturulması için çalışmaya teşvik etmektedir (Simpson ve Reid, 2014)         


BÖLÜM 5 ONLİNE TERAPİYE BAŞVURU     

Gabri ve arkadaşları tarafından 2016 yılında İtalya’da online psikolojik danışmanlığa başvuran kullanıcılarla yapılan bir araştırmada video konferans kanalı ve mesajlaşma kanalını seçen iki grubun belirgin özellikleri incelenmiştir.  Yaşları 18 ile 60 arasında değişen 123 katılımcının 38’i mesajlaşma kanalı ile, 45’i ise skype üzerinden video konferans kanalı ile psikolojik danışmanlık servisinden yararlanmıştır. Mesajlaşma yoluyla danışmanlık alan grubun özellikleri:    

Mesajlaşma kanalını kullanan katılımcıların %60’ı lise mezunu iken %31’i üniversite mezunu olduğunu ifade etmiştir. Mesajlaşma yoluyla danışmanlık alan kullanıcıların çoğunluğunu 18-25 yaş aralığındaki genç kadınlar oluştururken, danışmanlık almak istedikleri konular genellikle kaygı, aile sorunları ve duygu durum problemleri üzerinedir.     Mesajlaşma kanalını seçen kullanıcıların %31’i problemleri ile ilgili kime danışacaklarını bilmediklerini ifade ederken, bu oran Skype kullanıcılarında %17’dir.

Bu noktada mesajlaşma kanalını seçen kullanıcıların ilk etapta problemin çözümüne odaklanmaktan ziyade çözüm yolu arayışında oldukları söylenebilir. Yapılandırılmış bir terapi sürecine devam etme isteği açısından iki grup arasında farklılık bulunmaması bu düşünceyi destekler niteliktedir. Mesajlaşma kanalı ile danışmanlık almış kullanıcıların %58’inin daha sonra psikolojik destek almaya devam ettiği tespit edilmiş, bunun %17’si yüz yüze görüşme şeklinde devam ederken %33’ü online terapiye devam etmiştir.

Bu gruptaki kullanıcıların %51’i ilk kez bir psikolog ile iletişime geçmiş bireylerden oluşurken grubun %17’lik kısmı iletişime geçme sebebini problemi hemen çözmek gibi bir motivasyona dayandırmıştır.     Skype ile danışmanlık alan kullanıcıların özellikleri:     Yaş aralığı 18 ile 59 arasında değişen bu grubun çoğunluğunu 32 ile 41 yaş arasındaki bireyler oluşturmaktadır. Skype üzerinden danışmanlık alan bireylerin %57’sini erkekler oluştururken, cinsiyet bağlamında mesajlaşma kanalına başvuran gruptan belirgin bir faklılık görülmektedir.   

 Skype kullanıcılarının %60’lık kısmı ilk kez psikologla görüştüğünü geriye kalan kısmı ise daha önce psikolojik destek aldığını belirtmiştir. Daha önce destek alan grubun %50’lik kısmı ise 10 seanstan daha fazla süre terapi görmüş olduğunu belirtmiştir. Bu durum, daha önce yapılandırılmış klasik psikoterapi sürecinden geçmiş kişilerin de online terapiyi tercih ettiklerini göstermektedir. Video konferans kanalını tercih etmiş olan kullanıcılar bu kanalı seçme motivasyonlarını %31,4 oranıyla hemen destek almak isteme ve online servisin yeterince ikna edici görünmesi olarak açıklamıştır.    

Skype kullanıcılarını danışmanlık almaya yönlendiren motivasyon %54 oranında yaşadıkları olayları anlama ihtiyacı olurken, %40 oranında ise yaşadıkları problemi çözme isteğidir. Geriye kalan küçük bir yüzdelik dilim ise sadece biri ile konuşma isteği dolayısıyla yardıma başvurmuştur. Danışmanlık almak istedikleri problemler genel olarak kaygı ve çift ilişkileri üzerine iken bunu depresyon takip etmektedir. Kullanıcıların küçük bir kısmı ise yeme bozukluğu ve bağımlılıklar ile ilgili yardım almak istemiştir. Skype ile danışmanlık alan kullanıcıların %70’i terapi almaya devam etmek istediklerini belirtmiştir.

Bu grubun %86’sı ise terapi alma kanalı olarak online danışmanlığa devam edeceklerini bildirmiştir. Bu oranlar, online danışmanlığın etkili ve amaca hizmet eden bir yöntem olduğunu desteklemektedir.     Toplanan data analiz edildiğinde her iki kanalı seçen kullanıcıları online yardım almaya sevk eden temel motivasyonun kişisel yaşantılarını konuşup anlamlandırmaya çalışmak ve bir problemle ilgili çözüm yolu arayışı olduğu görülmüştür. Bu iki grup arasındaki en belirgin farklılık ise mesajlaşma kanalını seçen kullanıcıların, danışmanlık almaya yüz yüze görüme şeklinde devam etmek istemesi olurken video konferans yapan kullanıcıların danışmanlık almaya aynı kanal üzerinden devam etmek istediklerini ifade etmesidir.

Bu durum, video konferans kanalıyla danışmanlık alan kullanıcıların, aldıkları hizmetten memnun kaldıkları ve görüşmeden fayda görmeleri dolayısıyla aynı kanaldan devam etmek istiyor olmalarına bağlanmıştır.   Skype ile danışmanlık alan kullanıcılar ise her iki cinsiyete eşit dağılım gösterirken mesajlaşma kanalını seçen gruptan yaşça daha büyük bireylerdir. Online danışmanlıkta odaklandıkları konular ise kaygı, depresyon ve çift ilişkileri şeklinde çeşitlilik göstermektedir.                                

Yazının devamı için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz:
https://www.turkceterapi.com/blog/online-psikoterapi-uygulamalari--3

Etiketler
Bir yorum yaz