Duygu Yelpazem
 

Duygu Yelpazem

Duygularımız


Duygular, duygularımız. Üstüne çok defa konuşup, düşünürüz. Kendimizce duygularımızı sınıflandırırız. Ancak çok temel bilinen duygular etrafında gezinir dururuz. Örneğin sorumluluk bir duygudur ama çoğu zaman bunu duygu olarak sınıflandıranımız pek azdır. Duygular konusunda çok yorum yapmamıza ve üstüne konuşmamıza rağmen farkındalığımın düşük olduğunu sevgili hocam Mehmet Teber’in “Duygu Atölyesi” çalışmasına katıldığım zaman fark ettim. Atölyede bizden aklımıza gelen 5 duyguyu daha sonra 10 ve son olarak 30 tane duyguyu yazmamızı istedi. İlk 5 duyguyu yazmak kolay olsa da yazmam gereken sayı arttıkça zorlanmaya başladım. Halbuki duygular her anımızda hatta her adımımızda mevcut.

Bir anıyı hatırlamamız gerekirse en rahat hatırladıklarımız duygularımızın işin içine girdiği anılardır. Buna rağmen duygularımızı adlandırmanın bu kadar zor olması benim için oldukça yeni bir keşifti. Atölyenin devamında ise bir gönüllü seçildi ve kulağına söylenen duyguyu canlandırması istendi. Katılımcı sinirli olduğu zaman mimiklerini canlandırdı. Gözlerini bir yere sabitledi ve yüzündeki tüm duygular donuklaştı. Benim için duygularını okumak zorlaştı ama o sinirlendiği zaman kendisini bu şekilde ifade ediyormuş. Bu sadece bir örnek, biz duygularımızın ne kadar farkındayız. Duygularımız karşımızdaki insan tarafından anlaşılıyor mu? Hayal kırıklığına uğradığımız zaman bunu nasıl dile getiriyoruz, gözümüzden belli oluyor mu? Bunu kendimize sormakla işe başlayabiliriz.

Adımız kadar iyi bildiğimizi düşündüğümüz şeyler vardır. Bu yüzden üstüne bir şeyler ekleyip çıkarmaya ihtiyaç duymayabiliriz. Ancak arada sorgulamak, kendimizi bir yoklamak gereklidir. Anlaşılmadığımızı hissettiğimizde, sesimizi duyuramadığımızı düşündüğümüzde ya da bir çıkmaza girdiğimizde kendimizi yargılamadan, suçlamadan ve şefkatle sorgulamamız yeni bir bakış açısı geliştirmemize olanak sağlayacaktır. Her zaman aynı pencereden bakmak bizi bir çıkmaza sokabilir. Bu da bir süre sonra yıpratabilir. Yıpranmamak ya da yorulmamak için biraz yalnız kalıp üstüne düşünmeye ihtiyaç duyabiliriz. Bize iyi gelmesi için yapmamız gereken belki de tek şey kendimize nazik olmak olacaktır. Kendinize nazik olun ve şefkati kendinizden esirgemeyin.

Her gün yeni bir başlangıç olarak kabul edilebilir. Dün yaşadıklarınız sizi üzebilir belki yolunuzdan alıkoyabilir ama oluşturduğu yükü ne kadar taşıyacağınıza siz karar verirsiniz. Onunla yürümeniz gereken yolu yürüyebilir ve daha sonra vedalaşabilirsiniz. Vedalaşmaya hazır olabilmek için duygularınızı anlayarak ilk adımı atabilirsiniz. Önceliği kendimize, duygularımıza verebilir ve daha sonra o duygunun üzerinizde oluşturduklarına göz atabilirsiniz. Kendinizi yargılamadan, incitmeden adım adım ilerlediğiniz yolunuzda kendinize ışık olabilirsiniz. Gözlerinizi kapatın ve kendinizi bir süre dinleyin. Hazır hissettiğinizde ise adım atmak daha kolay gelecektir.


Etiketler
Bir yorum yaz