GÖÇ OLGUSU VE PSİKOPATOLOJİ
 

GÖÇ OLGUSU VE PSİKOPATOLOJİ

Beyin göçü, iyi eğitim almış, nitelikli, yorumlayan, sorun çözen, üretken, üst düzey yeteneklere sahip iş gücünün kendini geliştirmek, araştırma yapmak veya çalışmak gayesiyle en üretken döneminde ülkesini terk edip hedeflediği ülkeye kalıcı olarak yerleşme durumunu “beyin göçü” olarak adlandırmışlardır. Özellikle son yıllarda beyin göçü her anlamda artış eğilimi göstermektedir.


Ponizovsky ve arkadaşları (2009) yaptıkları araştırmada kültürleşme stresinin fazla olmasının, aile disfonksiyonun, etkisiz sosyal desteğin, düşük benlik saygısının, göç kararını onaylamamanın ve yüksek eğitim seviyesinin depresyon ve anksiyeteyi arttırdığını belirtmişlerdir. Göç eden çocuk ve ergenlerde en sık rastlanan sorunların davranış bozukluğu, ilaç kötüye kullanımı, kimlik karmaşası, düşük benlik saygısı, kaygı bozukluğu, depresyon, somatik bozukluklar, çift dillilikten kaynaklanan sorunlar, altını ıslatma, düşük akademik başarı ve kuşak çatışması olduğu belirtilmektedir (Sam and Berry 1995, Aker ve ark. 2002). Çalışmalarda, göç ile birlikte ekonomik durumda  azalma olduğu ve bununda benlik saygısında düşmeye neden olduğu, göçle beraber ergenin benlik saygısında düşme olduğu bildirilmiştir (Sam and Berry 1995, Gün ve Bayraktar 2008, Ponizovsky et al. 2009). 

Kimlik, kişinin benlik kurgusunun (self-construal) tamamını içerir; şuan kendisini nasıl tanımladığı ile kendisini geçmişte nasıl tanımladığı ve gelecekte nasıl birisi olmayı ümit ettiğine dair algılamaların bütününü ifade eder (Weinreich 2005: 26). James Marcia (1966:553), Erikson’un teorisini genişletmiş ve daha işlevsel hale getirmiştir. Ergenlik evrelerinden yola çıkarak bir tipoloji geliştirmiş ve dört kimlik statüsü belirlemiştir Marcia (1966: 551-552), söz konusu bu dört kimlik statüsünü şöyle açıklamaktadır:

 a). Kimlik Karmaşası (Identity Diffusion): Bu durumda bireyin kendi kimliği, mesleği ve inancı konusunda herhangi bir net kararı yoktur. Bunun yanı sıra birey, bu kimliğine karar verme sürecinde ilgisizlik, belirsizlik ve karmaşa yaşamaktadır. Düşük düzeyde keşif, karar verme ve bağlanma süreci söz konusudur. 

b). Bağımlı Kimlik (Identity Foreclosure): Kişi bağımlı kimlik durumunda ise, kimliğini, ailesinin değerlerini ve standartlarını benimsemiş ancak az sayıda rol yaşantısı ve kriz geçirmiştir. O ailesinin ve başkalarının olmasını istediği ve beklediği birisidir. İnançları ailesinin inançlarıdır. Araştırma ve keşif düşük, karar verme ve bağlanma ise yüksek seviyededir. 

c). Kimlik Arayışı (Identity Moratorium): Bu kimlik durumunda birey, kriz evresini yaşamaktadır. Herhangi bir karar vermemiş, karara ulaşmak gayesiyle önündeki seçenekleri denemektedir. Kimlik karmaşasından farklı, karar alamaya yönelik aktif bir çabanın olmasıdır. Keşif ve araştırma fazla olmakla birlikte karar verme ve bağlanma düzeyi düşüktür.

 d). Başarılı Kimlik (Identity Achievement): Kişi bu kritere göre yaşadığı kimlik krizi ve sorgulama döneminden başarılı bir şekilde çıkmış ve karar verme sürecini yaşayarak kendi kimliğini bulmuştur. Meslek, inanç ve ideoloji konusunda kararlar almıştır. Hem araştırma ve keşif hem de karar verme ve bağlanma düzeyi yüksektir. Berzonsky’nin (1992) Marcia’ya alternatif olarak geliştirdiği modelde ergenlerin kimlik statülerini saptamak üzerinde değil, kimlik gelişimi sürecinde karşılaştıkları olumsuzluklarla baş etme biçimleri üzerinde durulmaktadır. Süreçteki sorunları çözmek için bireyler bilgi yönelimli, kural yönelimli ya da karmaşa yönelimli stiller benimseyebilir. Bilgi yönelimli bireyler benlik sürecinde aktif ve kuşkucu bir arayış içerisindedir, bu arayışta bilgileri aktif olarak değerlendirir ve kullanır. Bu kişilerin sorun çözme, kendini ifade etme, ileriyi düşünerek karar alma, uyum gibi becerileri 5 daha yüksektir. Kural yönelimli bireyler kimlik sürecinde kendileri için önemli kişilerin düşüncelerine önem verir, onların beklentilerini karşılamaya çalışır. Bu gruptakilerin uyum becerileri yüksektir, ancak belirsizliğe karşı toleranslı değillerdir ve kapalı görüşlülerdir. Karmaşa yönelimli bireylerse sorun çözme ya da karar verme gibi kaygılar taşımayarak bu gibi durumlarda kaçınma davranışı sergiler. Demir ve Derelioğlu’na (2010) göre ergenlerin söz konusu kimlik stilleri ve statüleri arasındaki tercihleri farklı durumlara göre değişebilir. Ayrıca bunları farklı kombinasyonlarda da kullanabilirler. 

Göç öncesi hazırlık eksikliği, yeni çevreye uyum zorlukları, yerel sistemin karmaşıklığı, dil zorlukları, kültürel farklılıklar ve olumsuz deneyimler göçmenlere bu süreçte sıkıntı yaratmaktadır. Göç sonrası dönemde, bireylerin içinde yaşamaya başladığı yeni toplumdaki kültürel farklar, bireyin uyum problemi yaşamasında ve sağlık sorunlarının görülmesinde son derece belirleyici olabilmektedir. İçinde bulunduğu, yaşamaya başladığı yeni çevre kendi yetiştiği kültüre benziyorsa daha az, benzemiyorsa daha çok uyum problemi ile karşılaşmaktadır. Kişinin alıştığı toplumdan uzaklaşması yalnızlık, yabancılaşma, kendini değersiz görme, yakınlarının yokluğu ve onları geride bırakmalarından dolayı hissedilen pişmanlık duyguları bireyleri derinden etkilemekte ve yoğun stres yaşamalarına neden olmaktadır. Sosyal çevrenin yetersizliği, yakınlarının göç ettikleri bölgeler hakkında beklentilerinin yüksek oluşu ve beklentilerinin hayal kırıklığı ile sonuçlanışı ruh sağlıklarının olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır.


Etiketler
Bir yorum yaz